
Türkiye’de kamu kurumlarını bir kenara bırakırsak, şirketlerin yüzde 99’unu aile şirketleri oluşturuyor. Aile şirketlerinin en büyük sorunu kurumsallaşamama şeklinde ortaya çıkıyor. Peki, şirketlerin kurumsallaşmasının önündeki engeller neler, çocuklarını yönetime nasıl hazırlıyorlar, aile şirketlerinin sonunu ne getiriyor, şirket anayasası ve bağımsız yönetim kurulu üyeliği ne kadar işe yarıyor?
Türkiye’de aile şirketlerinin en büyük sorunu kurumsallaşamama, profesyonelleşme ve kurumsallaşma iç içe geçmiş kavramlar.. Diyelim ki pazarlamada, finansta, üretimde o işin eğitimini almış, konuya profesyonelce yaklaşmış bir kişiyi istihdam etmeye başladığınız zaman, kurumsallaşmaya doğru bir adım atmaya başlıyorsunuz. Tabi burada kurucu yöneticinin bakış açısı çok önemli. Kurumsallaşma kurucuyu da bağlıyor çünkü.
Ortak Akıl Yönetim Danışmanlardan Mihriye Koç, kurumsallaşmayı esas itibariyle, şirkette işlerin yürütülmesinin kişilerden bağımsız kurallara bağlanması olarak tanımlıyor. Koç, kurumsallaşmanın kurum imajına, marka bilinirliğine olumlu katkı yaptığını, yetenekli profesyoneller için cazip bir çalışma yeri olduğunu söylüyor.
Prof. Dr. Tamer Koçel, yönetim açısından aile şirketlerinin önündeki en büyük engelleri şöyle sıralıyor:
- Firmanın kurucusunun, girişimci yöneticinin o firmayla ilgili hayal gücü veya vizyon eksikliği.
- Ailenin içindeki ilişkilerle, işletmenin içindeki ilişkileri birbirinden tam olarak ayıramama problemi var ki kurumsallaşma burada devreye giriyor. İşletme piyasa koşullarına göre karar alması gerekirken, aile içindeki dengeleri gözetmek zorunluluğuyla karar alamıyorsa örneğin kritik mevkide olan başarısız bir aile bireyine “Sen başarısızsın, bu işi bırak.” diyemiyorsa, onun başarısızlığını telafi edecek yan yollar arıyorsa, aile içindeki ilişkiler işletmeye sızıyor demektir.
- Bir aile bir işletmeyi kurmuşsa, o işletmenin yönetimini o aile yapacaktır şeklindeki genel bir anlayış var. Üst kademelere doğru profesyoneller getirmek bazı aile kültürlerinde ailenin bu işi yapamadığı şeklinde algılanıyor, bu psikolojik bir algı. Bunu aşamayanlar büyüyemiyor.
Aile işletmelerinde genelde üçüncü jenerasyon kritik görünüyor. O aşamayı geçenlerin kurumsallaşmayı daha fazla başardıkları söyleniyor. Birinci kuşak yani dede işi kurar, ikinci kuşak baba işi geliştirir, üçüncü kuşak, torun da işi batırır gibi klişe söylemleri şehir efsanesi olarak kabul eden bir kesim de var. Aile şirketlerinin sonunu getiren nedenler şöyle:
Aile işletmelerinin sonunu getiren aile içindeki çatışmalar
1. Yeniliklere ayak uyduramama,
2. İnsan kaynakları fonksiyonunun gelişmiş olmaması,
3. Hissedarlar arasında iş stratejileri ve yönetim felsefesi konusunda derin görüş ayrılıklarının ortaya çıkması,
4. Eğer bu birkaç kuşaktır devam eden bir aile şirketiyse üst kademedekilerin daima aileye mensup birisi tarafından işgal edilmiş olması
5. Stratejik kararların daima aile onayına bağlı olması
6. Uzun soluklu, stratejik planlar yapılmaması
7. Çocukların yönetime hazırlama planlamasının yapılmaması
İşletmelerdeki sistem sağlıklı hale getirilmesi ile şirket kurumsallaşarak geleceğin büyük firmaları arasında kendine yer bulabilecektir. Bu kapsamda yönetim danışmanlığı hizmetleri ile firmalar uzun ömürlü olmaktadır.
Konuyla ilgili detaylı bilgi ve danışmanlık için bizimle iletişime geçebilirsiniz. yilmaz@ortakakildanismanlik.com